31 Ekim 2011 Pazartesi

B.arınç: bir ankara selebritisi

ah sevgili okuyanlar..bi ay daha geldi geçti ömürlerden..yazın yazmak kolaydı, hem magazin haberciliği ünlüye doyuyordu hemi de benim pek işim yoktu, yazıp duruyor idim. işler güçler başlayınca ayda bir anca yazar oldum. bi de son olanlardan sonra inanın magazin takipleyecek istek kalmadı bende. ölen ölene memlekette, napiim sevgili ünlüleri..

eylül-ekimde başdöndüren bi hızla nice evlere ateş düşüren şehit haberlerinden sonra bi akşamüstü ne görelim, van yerle bir. tanıdık trajediler, bildik görüntüler. 12 yıl önce de çok yakından, adapazarından görmüştüm ben o çaresizliği, şaşkınlığı ve bilinmezliği. günlerce elektrikler gelmemişti. telefon yok, su yok. ben adapazarının merkezinden biraz uzakta, sapancadaydım o zaman. kışın kaldığımız ev yerle bir olmuştu. babam arabayla yarım saatlik sapanca-adapazarı yolunu 5 saatte gitmişti. ne yol kalmış, ne gidilecek bi şehir, o bilindik yuva. yerle bir işte. babam toz duman içinde döndü o gün. bitmiş adapazarı, dedi. gözleri bi boş bakıyo. ne yapacak şimdi?işi yıkılmış, evi yıkılmış..ne yapacak?en büyük tesellimiz ailemizden can kaybı olmamasıydı. öyle ya, 17binküsür insan bizim kadar şanlı değildi. beni bi ay sonra götürdüler adapazarına. giden arkadaşlarımın anlattığı, duvarlarından kan akan binaları, ceset kokan sokakları bi ay sonra gördüm ben. dün gibi aklımda herşey. anısı sıcak hala.

tüm bunlar aklımdan geçerek takip ettim van depremini. öyle ya, adapazarı depreminden 12 yıl geçmiş, ülkemiz artık muasır medeniyetler seviyesinde, hatta en önde bayrak tutanı olmuş, yeri geldi mı evröpaya yeri geldi mi amrikaya haddini bildiren, israilin karşısında tir tir titrediği bir süper güç değil mi?!e yıllarca deprem vergisi vermedi mi bu halk?para da destek de tam!noldu sonra peki??ne organizasyon ne yardım. tıısssss...halk kırıldı imkansızlıktan. yardım teklifleri gırla, başbakan semranım tadında diyo ki 'şu an lazım değil, lazım olunca ben sana söylerim evladım..' hatta 'ooohhh israilden yardım almadık' diyen dalyarraklar bile gördüm. mal, gerizekalı insan, sen oturduğun yerden götünü koyduğun pompiş koltuklardan klavyenden gerzeklik akıtırken insanlar ölüyo be!aynı havayı mı soluyoruz siz oksijensiz mi solunum yapıyosunuz bilemedim..kibirinize de gururunuza daa...çok şey söylerim de demicem. neyse, dedim ki başbakan yardım lazım değil diyosa demek ki hazırlıklıyız bişeyler yapıcaz bu sefer. geçen 12 yılda bişeyler öğrenmişiz.. yok annem yooookkkk!!ondan değilmiş..kendimizi denemek için yardım istememişiz!!aha!canlı tatbikat!adeta gerçek!böyle tatbikat mı olur lan?aaaa hazır deprem olmuşken dur bakalım ne kadar hazırlıklıyız görelim!??!?ilkokul çocuğu yapmaz bunu yemin ederim. bu adam hala işinde ya, ona başka yanıyo içim..çoktan atılması, hatta biraz gururu varsa istifa atmesi gerekirdi. ama bizim gururumuz anca israilden yardım almamaya kadar..99 depreminde de gururumuzu yunanlılardan kan olmayarak tatmin etmiştik. 12 yıl boyunca kafa hala aynı. hala nitrojen, hala helyum solumaya devam ediyo bazı çılgın bünyeler.

hadi tamam, başbakan da, onun bakanı da çuvalladı. ilk 24 saat bu işi kotaramadık dedi. hazır değilmişiz dedi..onu zaten farkettik biz halkın bi kısmı (tamamı değil, zira başbakan osursa alkışlayacak bi kesim olduğundan bu başarısızlık onlara pek bişey ifade etmiyo)gelelim zurnanın zort dediği yere..ankara selebritisi, meclisin en renkli siması, gül cemalli sempati güzeli bilent arınç ne dedi: İmkanlarımızın yeterli olduğu bir anda orayı daha kalabalıklaştırmak, havaalanını daha işlemez hale getirmek işimize gelmedi
ahh cannııımmmm!!işine gelmemişmişşş...nerdeyse üşendik dicek!hani nerede yeterli imkanlar?çadır yok, battaniye yok insanlar donuyo orda, hala yeterli imkan diyosun. nasıl utanmadan bunu diyebiliyo halkın vekili?!?bugüne kadar bunu sordum durdum, ama bugün çıkan haberle ne demek istediğini anladım. cevap bakan şahinden geldi. depremzedelere gelen tatlılar için 'ohh biz de bi çadırla burda mekan tutalım' iki tepsi baklava için diyo bunu..iki tepsi baklava gelmiş ya, ohh halk bayram etti di mi yaraları sarıldı!daha da devam ediyo şakacı bakan. 10 kişinin kaldığı çadırı görünce patlatıyo espiriyi: ooooooo saray gibi yerde yaşıyosunuz hiç buyur etmiyosunuz!!!şakaya gel şakayaa!!gül gül altlarım ağrıdı bilgisayar başında..ah canıımm ne de içten sevinmiş baklavalara!
kriterlerin bunlar olduğunu bilseydim barınçı eleştirmezdim hiç. verilen deprem vergileri duble yol, elektrik, baklava ve tabii ki saray yavrusu gibi çadırlara, bir başka değişle yeterli imkanlara harcanmış 12 yıldır. çok güzel çok şahane. helal olsun aldığınız vergiler!gerçekten bu harika kriz yönetimi ve şahane hazırlıklarından dolayı akp hükümeti 10 üzerinden EN AZ 8 alır, mış diyor barınç. ben onun yalancısıyım. bu rezaletten gurur duyabilmek de bi erdem. sanırsam.

başlık b.arınç diyor ama bu komedya-tragedyada emeği olan herkeşlere ithaf ediyorum bu yazıyı. deprem vergisiyle seçim yatırımı duble yol yapanlara, afet bölgesi ilan edilen van gölü sahiline neredeyse tamamı yıkılan devlet binaları yapabilenlere, istanbulun çadır ve toplanma alanlarını yarı yarıya azaltıp ağaoğlu ve toki arasında kırıştırmak suretiyle şehri avm ve gökdelen manyağı yapanlara, işine gelmediği ya da gurur yaptığı ya da gerçek bi afeti tatbikat olarak algılayıp yardımları geri çevirerek onlarca kişinin ölümüne göz yumanlara, hala yüzlerindeki burhan altıntop sırıtışını bırakmadan deprem bölgesinde şuursuzca türlü komiklikler şakalar yapanlara, bunları her gün okuyup aynı tas aynı haman hayatına devam edenlere, sizlere, bana, herkese..hepimiz ortağız bu rezalete. ve hepimiz bir gün pişman olacağız bugünkü sessizliğimize.

2 Ekim 2011 Pazar

gökten 3 elma düşmüş...

ayol zaman ne çabuk geçti de ekim geldi de mi dostlar..ben çikomüzükü yazdıktan sonra dayanamadım tatile çıktım. bayram ertesinde hem ucuzlayan fiyatları hem de insanileşen hava sıcaklıklarını değerlendirerek Fethiye'ye gittim. Ölüdeniz'in türküvaz sularını düşlerken Fethiye Körfezi'nin akarsuların karışmasıyla bi göl tadı yakalayan buz gibi sularında buldum kendimi. Çok aradığım, çok arzüladığım bu tatil adeta ilaç gibin geldi bana. Oh sefam olsun!

Dalaman'dan Fethiye'ye gitmek için pindiğimiz araçta radyö açıktı. Şarkılar hep tanıdık!Sanki hepiciği çikomüzikten alınmışçasına, arka arkaya çalıyolar!Kendimi kral top 10 gibi hissedip yersiz bi gurur duydum. sonra çıkaramadığım bi şarkı çalmaya başladı şaşırdım, kiminmiş diye pür dikkat kesildim. 'Canım aşkıııaaammm' kısmını duyunca anladım ki Bengü. Şarkıyı baştan sona neden dinleyemediğimi bir kez daha hatırladım. Sonra dalmışım, son durağa kadar şarkı markı duymadım.

Gittiğimiz yerde çevremiz adeta ruslar, incilizler ve lübnanlılarlan sarılmıştı. Hadi rusları incilizleri duyduk da lübnanlılar ne alaka yahu?arab baharından dolayı mı geldiler ki acep?yine tüm arabesklikleriyle, neredeyse bülent ersoyla yarışacak bi gösterişi kendilerine özgü bi avamlıkla harmanlayıp nargilelerini tüttürüyorlardı.

Fethiye'den sonra Istanbul'a geçtim. Geçtim ki ne göreyim!?tüm çocukluk arkadaşlarım birer ikişer yüzüklenmişler!önce bana teklif geldi, önce ben nişanlandım hararetinde -tatlı- bi rekabet de söz konusu!düğündü dernekti derken bi yılı bulur bunların vuslata varması. o zamana kadar yeni gelinler katılır mı yarışa bilmem de benim katılmayacağım gün gibi aşikar olduğundan işin sadece düğün açık büfe mi, alkol var mı/var ise sınırsız mı kısmındayım. napiim şekerim, bu da benim kutlama tarzım!

Ben yiyeceğim düğün pastalarının, içeceğim kuru pasta aromalı limonataların hayaliyle uykuya dalınca bi gaz sancısıymışçasına acı dolu röyalar gördüm efem. Ibrahim tatlısesi gördüm rüyamda. Iyileşmişti ama tipi bi acaipti. çevresindekiler 'ağır bi şey atlattı kolay değil' deyip duruyolardı, ben de sanki imparatoru daha önceden tanıyormuşçasına 'he hee tabi canım çok haklısınız' diye hak verdim herkeslere. Saba uyandım, hayırlara vesile olur inşallah dedim, pek muhterem Onur arkadaşımlan beşiktaşta kahvaltı (eski komşularımın deyişiyle kavaltı) etmek adına buluştum (gölgelerin gücü adına gibi oldu bu, neyse) Bu Onur arkadaşım, sanki 2 ay önce ayağını kırıp alçılarda cefa çeken ben değilmişim gibi beni dağlara tepelere vurdu Yıldız parkında ordan oraya tırmandırttı. bi yandan da 'açılır ayağın açılır' diyodu ben mızmızlandıkça. en sonunda, kan ter içinde oturduk kavaltı için. Röyamı anlattım, senin kıçın açıkta kalmış dedi (aslında demedi, ne dediğini unuttum, yorum yapmamış bile olabilir)Akşamına mesac bundan, ibo evlenmiş diye!meğer ben limonatalar rosto/püreler arasında ibonun evlendiği haberine nail olmuşum da habarım yok. millet sayısalın şanslı rakkkamlarını görür, bana da bu kısmet oldu. hiç bir işime yaramayacak bu bilgiyle gazetelere baktım. Perihanından, Asenasına, Idosundan deryasına hatta dansöz didem (o da estetik manyağı olmuş çok fena olmuş) herkeşler yorum yapıyo. Hatta derya hızını alamamış olacak ki, açıkça adi pislikler diyemediğinden, 'bu ayşegüllen perihanın yakınlığı ne ayol, ne abla-kardeşi?öyleyse ensest bunlar' gibi halüsınans..halüsyonk..halüsününü..öhöm-hayali tanımlamalarda bulunmuş (açıklama için yutübe gidiniz tansu çiller halüsinasyon yazınız) Bi de sitem etmiş:onlar evleniyo herkes derya tuna ne dedi peşinde. ne derya tunaymışım?!? Hemen cevap vereyim: Ibrahim tatlisesle evlenemeden 20 yıl boyunca yaşayan, çocuğunun babası, eski sevgilisi derya tunasın!sanki dış kapının dış mandalısın!bana sorsalar, durmadan benim yorumumu isteseler derim ben de 'ne çikolettaymışım lan, alakam yok herkes benim açıklamamı merak ediyo' sonra da fethiye yolunda çalan çikomüzük listesinden duyduğum yersiz gururu hissederdim. heralde sana soracaklar. adamın pekmezi beyninden aktığı daha bi yıl olmamış, üstüne senin hastanede 'bu fahişenin burda ne işi var çıkarın bunu' diye bağırdığın kadınla evlenmiş e heralde sana soracaklar!bi de bunlar çocuk yaparlarsa idoynan sen o zaman üzül deryacım. boşu boşunaa ah boşu boşunaaaaa..

Baktım düğün dernek hikayeleri gırla hemen döndüm memleketime. yine işime gücüme sarıldım. aklıma düştü en son eylül başı yazdığım. bi anda uğradığım magazinsel/dedikodusal saldırı bende başlarına yorum yapacak hal bırakmadı derken iboyla bağladık ünsüz hayatı. o da evliler sürüsüne katıldı artık. gökten 3 elma düştü, biri Perihan'a, biri Asena'ya diğeri de Derya'ya (derya, ido, pay edin annem, gökten elma düşürma hakkımız bu kadar..)